Kayıtlar

2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

1 MAYIS Hepimizin Bayramı

Hepimizin gözünün önüne geldiği şekliyle sadece ağır yük altında, maden ocaklarında ya da fabrikalarda makine başında kir, pas, yağ içinde çalışanlarla tasvir edilen ama günümüzde tuvale çizenin de, eliyle şekillendirenin de, kaleme alanın da, hayal gücünü kullananın da, öğrendiklerini uygulayanın da, düşünerek emek verenin de günüdür aslında 1 Mayıs! Yeri geldiğinde vücutlarının tüm özelliklerini, uzuvlarını ve organlarını kullanan, verdikleri emeğin, harcadıkları gücün karşılığını alamayanların seslerini duyurdukları, hakların ve eşitliklerin arandığı, herşeyin herkes için eşit olması gerektiğini hepimize hatırlatan ve emeklerinin karşılığında sömürülen herkesin sokağa döküldüğü, patronlara ve sistemlere başkaldırdığı bir gün olarak bilinir. Halbuki 1 Mayıs hepimizin bildiği ya da bize öğretildiği gibi yukarıda yazılanın ve siyasi anlamda olumsuz toplumsal etkiler yaratacak bir gün olmanın aksine herkes tarafından kutlanması gereken; çalışan, üreten, emek veren, güzeli, estetiği, işe

Tinder, OkCupid vs... Sanal Arkadaşlıklar

Reklamın iyisi kötüsü olmaz ;) Pandemiyle birlikte aşklar masal, birbirine sarılabilmeler hayal, dokunabilmeler ise yalan olmuş durumda.  İnsanlar profiline yazdığı 150 kelime, modüler olarak eklenebilen ilgi alanları, burç uyumları, beslenme şekilleri, uzaktan doğa koruma butonları, bir kedim var tüm hayvanları severim modülü, ekoloji modasında ben de varım düğmesi, bak bu veganlık da çok gündem bişey bunu da buton olarak şuraya ekleyim şeklinde yaşamaya başladılar hayatı 😅 Evet uygulama senin ilgi alanlarını başkasınınkiyle eşleştiriyor, bu güzel bişey tabi de bu kadar mı değersizleşti hayatlar be yahu? Ya da bu kadar mı hızlı yaşamak lazım? Tüketim çağına tam uyumlu(!) cuk oturan bişey üzerinden mi? Girilen kişisel bilgiler ve bağlanan instagram facebook vb hesaplar üzerinden sizden toplananlara bişey demiyorum bile! Profiline yazdığın şeyler yerine o şeyi yaparken tanışmalı insan biriyle, 150 karakterlik tanıtımını 10 güne bölerek azar azar konuşmalı birlikte birbirinden far

İnsan Olmayı, Önyargıları Sorguluyorum, Bir Dağ Varsa Dağın Üstünde Görünenler Her Zaman Bulut Mudur?: "Üslup Çürükse Anlatılan Gül Çiçek Değildir"

Hava ne sıcak ne soğuktu,   Dünden kalan bir gün gibi, evet dünden. Az önce bi bira içtim günün yorgunluğunu atmak için, Çok pahalanmş her şey, hadi pahalanmasını da geçtim saat 8’i geçti mi alacak yer de yok ki! Zaten 9’u da geçti artık.. Keza alacak yer olsa bile, bu kez de SABAH kalabalıklığınn havaya bıraktığı nefesin etkisi ertesi gün SABAHA karşı 5’te geçiyormuş. Nereden mi biliyorum? Canım Ülkemizin, hiçbirimize haber vermeden vaka sayısında dünya ikinciliğine aday olarak katılmaya gittiği sıralarda çok bilir kişilerin söylediklerindn. Yani şurada 80milyon insanız ve hepimiz bu şekilde biliyoruz. Yalan değil, böyle olsa gerek!  Yoksa başka nasıl açıklanabilir ki bu 9-5? Oysa ki çoğumuz sabah gidilen, akşam çıkılan düzenli bir iş, düzenli bir hayat(!) olarak biliriz 9-5’i... Bir de yılda sadece 1 gün aklımıza gelen “BAŞTACIMIZ” Ata’mızın ölüm saatidir. Neler oluyor böyle? Düzenimiz bozuldu resmen! Her şey garip giden tersliklere döndü, dönüştü. Bildiğimz her şeyi unutt

Gerçek Aşk mı? Yoksa Ego mu? sorunsalı

Dürüst olmak gerekirse ilk kez böyle bir konuşma yapıyorum aleni olarak ve işin aslı o ki 1 kez ciddi aşk acısı çektim, 1-2 kez de normal üzüntülerim olmuştur ama ilk kez böyle bişey yaşıyorum. O zamanlar 20lerdeydim belki aşk o değildi, belki de şu anda 40 başlarındayım ondandır bilemiyorum ama “aman be bir kez geliyoruz dünyaya” diyerek yapacağım şeylerden biri şu anda burada yazma eylemimdir belki de😀 Diyeceğim o ki, basit gibi görülse de sarılmak insan ilişkilerinde çok özel ve onarıcıdır. Çünkü karşıklı içten gelerek yapılır. Ben şu an  en basit tarafından bakacağım ve eğer bir sarılmayla olacak bir şeyse işin daha çok başındasınız demek oluyo bu  bence diyeceğim size. Umarım istediğiniz gibi olur her şey 😉 Çünkü bi zaman geliyor ki sarılmak kadar basit ama güzel ve onarıcı bişeyin çoooooook ötesine geçiomuş herşey. Acaba “ne yapsam da” ya da “ne yapmasam da” onarıcı iksiri bulurum kısmına... Ben de bu kısma ilk kez geçtim o yüzden hiç bir şey bilmiyorum. Çünkü aslında yap

Yeni Güne Merhaba Demek, Diyebilmek

  Öyle bir fırtına kopar ki bazen kırmızıya boyanır her yer grinin aksine... Tam ortasında kalmışsındır. Kaçmak, uzaklaşmak istersin; yer yarılsa içine girecek kadar kaçarak uzaklaşmak... Şiddetlendikçe şiddetlenir kaçamazsın, bırakacaksındır kendini, mecbursundur, nereye uçurursa uçuracaktır...  Derin bir nefes alırsın ve bakarsın, ne yer yarılmıştır, ne de uçabiliyorsundur. Ve hatta inadına o gün ayakların yere sımsıkı basıyordur. Yapacak bir şey yoktur... Tam o sırada savrulursun, tutunacak bir yer, bir dal ararsın ve seni taşıyacağına inandığın bir ağacın dalına tutunursun, sedir ağacına...  Sedirdir sağlamdır, kolay kolay kırılmaz, seni taşır. Fırtına o kadar şiddetlidir ki sedir de çatırdamaya başlar, korkarsın, ümidini yitirdiğin anlar olur, yorulmuşsundur ama pes etmezsin, bilirsin ki en güçlü ve sağlam ağaçtır o, seni korur, güvende tutar sen bırakmadıkça.  Yağmur, rüzgar, toz, çamur birbirine geçmiştir. Yorulmuşsundur, kendinden geçercesine...  Üzerinde dallar, yapra

"Yanında Sevdiğin, Değer Verdiğin İnsan Yoksa Neye Yarar Para Pul" diye geçirmişim aklımdan

Bugün aklımdan geçen şey: Muğla’ya döndükten sonra annemin ve babamın 65 yaşından sonra ilk kez Anlara dışında UZUN SÜRELİ ve belki de ÖMÜR BOYU yaşayacakları, YENİ HAYATLARINA ve yine belki de bizden habersiz karı koca olarak hep hayalini kurdukları ama hiç yaşamadıkları ikinci baharlarına, ben tadilatını bitirdikten ve şu korona laneti de geçtikten sonra yeni hayatlarına start verecekleri evlerinin bahçesinde kafam 90 derece gökyüzüne dönük, sigaramdan çektiğim derin bir nefes ve büyük bir rakı yudumuyla dolunay olmaya az kalmış ayı izlerken geçiyor :)   Cümlelerim uzun ama aklımdan geçen şeyleri ancak bu şekilde betimleyebiliyorum. Umarım  gözünüzde canlandırabiliyorumdur :)) Aklımdan geçen bu şeyi belki anlatsam ne amcalarım, ne halalarım, ne diğer kuzenlerim, ne ailemden herhangi birileri ve hatta babam dahil hiç kimse bilmez… 13 yaşımdayken yaşadım ve  ilk kez paylaşıyorum birileriyle...  Ne yaparsan yap ve hatta gerekirse yemeğinden keserek az ye az iç ama hep iyi mahallel

Kuşaklar ve Geleceğe İnanmalar Falanlar Felanlar

Bugün aklımdan geçen karanlıkta koltukta oturuken ayaklarımı sobaya uzatmış ve 1-2 saattir yanımda duran soğumuş bir fincan filtre kahveyi içerken geçiyor 😉 Paylaştığım şeydeki anektod çok doğru. Fakat buradaki mevzu sadece kadınlar değil bence... Benim kuşağım ve öncekiler(ebeveynler ve yaşça büyük olan diğer kişiler) zaten bilirler. Öncekiler bir şeylerin hep ileri gittiğini görerek belli bir zamana(90 sonlarına) kadar gelmişler. Biz de onlarla ve bizden yaşça daha küçük olan herkesle 90ların sonunda her şeyin ileri gideceğine ve daha da iyi olacağına inanarak bu zamana kadar geldik. Z kuşağındakiler hariç hiç birimiz bu ülkenin içinde bulunduğu bu hale geleceğini aklımızdan bile geçirmedik. Daha geniş düşüneceğimize düşünmenin suç olduğunu gördük. Daha özgün olacağımıza kararmsarlıktan bir şey üretemez olduk, daha rahat para kazanacağımıza paranın nasıl değersizleştiğini gördük, eğitimli insanların nasıl hiçe sayıldığını gördük. En önemlisi de 20 yıl önce sahip olduklarımızın ç

2021-2021 Yeni Yıl Mesajlarımdan Biriydi

40 yaşındayım ve 2020 yılına gelene kadar hayatımda bir çok şeyi yaşadım, gördüm ve deneyimledim. Bu kadar şey içerisinde gördüğüm ve önem verdiğim nacizane bir şeyi 2021 mesajı olarak sizinle paylaşmak istiyorum. İnsanların mantıklı buldukları bazı şeyleri önce savunduğunu, arkasında durduğunu, beğendiğini ve paylaştıklarını gördüm. Ama aynı şeyleri tarafı olduğu insanın zıtlaştığı karşı taraftaki insan da mantıklı bulup, beğenip, paylaşıp savunduğunda, daha önce mantıklı gelen, savunduğu şeyleri bir anda dönerek fikir değiştirdiklerini gördüm. Karşı tarafın neden farklı düşündüğünü dinlemeden, bilmeden, taraf olduğu şeye körü körüne inanmaya dogmatizm denir ve bu, bildiğiniz üzere cahillik hastalığı olarak bilinir. Mantık olarak doğru gördüğü ve bildiği şeyleri  tamamen sadece taraf tutmak amacıyla savunmaktan, inanmaktan geçici süreliğine vazgeçerek haksızlığa uğratanlara da güven vermeyen, dalkavuk veya argo ifadeyle, dönek veya oynak insan denildiğini biliyoruz.  Bu sebeple