Prof. Yük. Müh. Mimar Metin HEPGÜLER, o bir “YAŞAYAN EFSANE”

Mustafa Onur AKIN
onur@ustunev.com
mustafaonurakin@gmail.com

O, bir çok ünvana sahip bir mimar…
Ancak ünvanları arasında öyle bir ünvanı var ki, kazandığı tüm ünvanları ve hayatını tek kelimeyle özetliyor!

Prof. Yük. Müh. Mimar Metin HEPGÜLER, o bir “YAŞAYAN EFSANE”


Güncelleştirilmiş rakamlarla(2008), 9.380 milyon m2 dizayn edilmiş ve uygulaması tamamlanmış 580’i aşkın proje(dünya rekoru), 179 ödül almış proje ve ulusal ve uluslararası yarışmalarda 71 birincilik ödülü(Birincilik ödüllerinin 29’u milletlerarası yarışmalardan alınmıştır.) bulunan Prof. Yük. Müh. Mimar Metin Hepgüler, 1931 yılında İstanbul Moda’da doğmuştur. Başarısının ve yaratıcılığının genlerinden geldiğine inanan Hepgüler, Bestekar Dede Efendi ve Hafız Yusuf Efendi’nin torunu olmasıyla bu savını kanıtlıyor.


Doğumunun hemen ardından babasının vefatı üzerine, annesi ile yaşamına devam ederken maddi açıdan yaşanan zorluklardan dolayı kendisinden yaklaşık 8 yaş büyük olan ablası ve ablasının eşi, meşhur denizaltı kumandanı “Komodor Gıyasettin Bey”’in himayesinde yüksek disiplin ile yetiştirilen Metin Hepgüler, yaşının büyütülmesi ile öğrenim hayatına 6 yaşındayken ilkokul ikinci sınıf sınavlarını kazanarak başlamıştır. Ankara Atatürk Lisesi’nden mezun olduktan sonra, Gıyasettin Bey’in ailesinin de bahriyeli olmaları üzerine, kendisinin de bahriyeli olması için Deniz Harp Okulu’na gönderilmesine karar verilmiştir. Deniz Harp Okulu’na gidebilmek için Kasımpaşa Hastanesi’nde yapılan muayene sonucunda, bacağındaki toplardamarlardan birinin küçük bir operasyona tabi tutulması gerektiğinin söylenmesi üzerine; hem Deniz Harp Okulu’nu istememesi hem de ameliyat olmaktan korktuğu için hastanenin bodrum katından kaçarak aile dostu bir ahbabının(Hadiye Hanım) yanına sığınmıştır… Yaşadığı durumu anlatarak “…aileme söylemeyin ama ben bahriyeli olmak istemiyorum…” demiştir. Bunun üzerine Hadiye Hanım’ın “Peki ne olmak istiyorsun?” sorusu üzerine, o anda birden aklına geliveren “…ben mimar olmak istiyorum, bir kaç gün burada kalayım sonra Teknik Üniversite’ye başvuracağım” cümlesi ile başarılarla dolu geçecek mimarlık meslek hayatı başlamıştır. Öyle ki 1948 yılında 130 puan üzerinden 129 puan alarak birincilikle girdiği İTÜ Mimarlık Fakültesi’nden 1953 yılında, 21 yaşında, lisans ve yüksek lisans dereceleriyle yine birincilikle mezun olmuştur.


Henüz fakültenin üçüncü sömestrındayken(1949) konkurlara katılmaya başlayan Hepgüler, katıldığı tüm konkurları kazanarak öğrenciliği devam ederken İstanbul Sirkeci’de ilk bürosunu açmıştır. Daha sonra MHM(Metin Hepgüler Müessesesi) İnternational’ı -Türkiye’nin Dünya’ya açılan ilk uluslararası mimarlık ofisi- 1966 yılında; takip eden yıllarda ise İsviçre/CH’da Architects Association Limited Şirketi(1969), Amerika/LA’da ITAC İnternational Turkish Architects(1992-1993) firmalarını kurmuştur.


Ankara MİT, Harbiye Orduevi, Gölbaşı Polis Eğitim Merkezi, İstanbul Manifaturacılar Çarşısı, Stad Oteli, Tofaş-Aygaz Genel Müdürlük Binaları, TSKB Binası, Sofya Atatürk Evi, Rabak, Bayer, Fürsan, Philips, General Elektrik, Rumeli Hisar Tanzimi, Şeker Sigorta, Chrysler Fabrikası, Riyad Özel Eğitim Üniversitesi, Munawara otel-residence-cami ve Abha Konferans Merkezi Projesi, Ajdabiyan- Sırte, Misurrata Enstitü Tanzimleri, Nijeria Logos Büro ve Konsolosluk Projeleri, Borusan İlkokulu, Borusan-BMW-Land Rover İstinye Merkez Binası, Mexico Residence(Dünya literatürüne geçmiştir), R.A.K. Oteli(Dünya literatürüne geçmiştir), Riyad VIP Kral Sarayı(Dünya literatürüne geçmiştir), Buones Aires, Monaco, Yeni Delhi, Paris, Londra, Abou Dhabi ve İsviçre’nin bir çok bölgesinde projeleri uygulanan ve Almanya, Türkiye ve Kore’den çeşitli davetler alan Metin Hepgüler, ulusal ve uluslararası platformlarda da;

1981 Cumhurbaşkanı Özal tarafından ‘Türkiye’nin şeref temsilcisi’ ünvanı verilmesi,
1986-87 Metin Hepgüler (Architects Association Limited /CH)’in ENR /USA tarafından ‘Dünyanın önde gelen en iyi 200 bürosu seçiminde mimar olarak birinci’ gösterilmesi,
1988 ETH - Zürih tarafından Dizayn Profesörü olarak davet edilmesi,
1988 USA yayını E N R tarafından ‘Milletlerarası en iyi performans gösteren üçüncü mimar’ ünvanı verilmesi,
1988 Who is Who tarafından ‘Dünya rekortmeni mimar’ ünvanı verilmesi,
(158 tasarım ödülü, 44 birincilik)
1989 ENR / USA tarafından ‘Dünyanın en iyi performans gösteren mimarı’ ünvanına layık görülmesi,
1990 ENR / USA tarafından ‘Dünyanın önde gelen en iyi 200 bürosu seçiminde mimar olarak birinci’ gösterilmesi,
1991 California Poly Tec. tarafından Dizayn Profesörü olarak davet edilmesi,
1991 Türkiye’deki Milli Parkların planlanması için, Cumhurbaşkanı ve Orman Bakanlığı tarafından davet edilmesi,
1992 Performansıyla “dünya rekoru” kırması / Who is Who in the world / USA,
1995 Süleyman Demirel Üniversitesi’ne profesör olarak davet edilmesi,
1995 ABI Araştırma yönetim kuruluna üye seçilmesi, 17 Mart 1995,
1995 İngiltere-Cambridge IBC kuruluşu danışma kuruluna üye seçilmesi,17 Mart 1995,
1996 Amerikan Biyografi Araştırma Enstitüsü’nce “Ömür Boyu Dost Aza” ünvanı verilmesi, 19 Nisan 1996,
2000 ABI / American Biography Centre yayınlarında, ‘20. yüzyılın önde gelen 500 liderinden biri’ olarak gösterilmesi,
2000 IBC - Cambridge / UK tarafından “Milletlerarası Başarılı Liderler”den biri olarak seçilmesi,
2001 ABI / American Biography Centre tarafından “üstün başarlarından ötürü dünyanın 5.000 kişisinden biri” olarak seçilmesi,
2002 Cambridge / UK tarafından ‘Avrupa’nın 500 liderinden biri’ olarak seçilmesi,
2000-02 Ödül-proje performansıyla dünya rekoru kırması /Who is Who+CNN/ USA,
2003 Ödül-proje performansıyla dünya rekoru kırması /Who is Who+CNN/ USA,
2003 IBC - Cambridge / UK tarafından ‘Yaşayan Efsane’ seçilmesi,
2003 IBC - Cambridge / UK tarafından ‘Yılın Milletlerarası Eğitimcisi’ olarak seçilmesi,
2003 Amerika’da milletlerarası iş liderleri kurumuna seçilmesi,
2003 BMW- İstinye / Çelik Yapı Projesi Ödülü ve BMW’nin en iyi binası seçilmesi,
2004 IBC tarafından ‘Yılın Adamı’ seçilmesi,
2004 ‘Asrın Mimar Sinan’ı’ seçilmesi,
2005 IBC tarafından “Yılın Uluslararası Profesyoneli” seçilmesi,
2006 Who is Who in the world/USA tarıfından “Dünya Rekortmeni Mimar” olarak seçilmesi,
2006 İstanbul’da ilk ekolojik yüksek katlı bina projesinin yapılması, Milletlerarası basında “Dünyanın en iyisi” olarak yazılması,
2008 XI. Mimarlık Sergisi ve Ödülleri’nde Levent Ekolojik Gökdelen Projesi ile “Fikir Sunumm Dalı’nda” ödül kazanılması,
2009 IBC-Cambridge / UK tarafından “Yetenek ve Simgesel Başarılar ile Beynelmilel George Washington Başkanlık Ödülü”’nün (The International President’s Award For The Iconic Achievements) verilmesi,
2009 Rotary Kulubü Derneği tarafından “Mimarlık Dalında Meslek Hizmet Ödülü” verilmesi,
2010 “T.C. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Ödülü”’nün (Türk mimarisine yaptığınız değerli katkılardan dolayı şükranlarımızı sunarız. Plaket ve Mimar Sinan’ın yaptığı tek resim verilmiştir) verilmesi,
ünvanlarına ve ödüllerine layık görülmüştür.


Ablasının, Metin Hepgüler’in yaşını büyütmesi ve öğrenim hayatına ilkokul ikinci sınıftan başlatması ona hayatında 2 yıl kazandırmış; her hafta baş ucuna asılan listeyi, sabahları 05:30’da uyanarak harfiyen yerine getirmesi de hayatına belli bir disiplin katmış olacak ki, bu eğitimini meslek hayatına da olumlu şekilde taşımayı başarmıştır. İşte bu sebeplerden dolayı, başarıdan başarıya koşmasının ve kazandığı ünvanların tesadüfi olmadığı apaçık ortadadır. Hayatı boyunca kendisine ve yaptığı çalışmalar ile insanlığa kattığı değerlerden dolayı, “YAŞAYAN EFSANE” ünvanı verilen Prof. Yük. Müh. Mimar Metin HEPGÜLER ile bir çok konu hakkında konuştuk.

Onur AKIN:
Metin Hepgüler kimdir sorusuna verilen yanıtlarda yer alan tanım dışında ve tüm araştırmalarımızda karşımıza çıkan Metin Hepgüler tanımından farklı olarak kendinizi nasıl tanımlarsınız? Daha açık bir ifade ile Metin Hepgüler kendisini şu ana kadar bilinen Metin Hepgüler tanımlamalarının dışında nasıl tanımlar?
Prof. Yük. Müh. Mimar Metin HEPGÜLER:
Bütün canlıların aynı değer ve yapıda olduğuna inanan, tabiat ve canlı dengesinin muhafaza edilebilmesi halinde, dünyanın zenginliklerinden insanın mutluluğunun ve yaşamının, perspektifinin kam alacağının tek yol olduğunu bilen ve bunu küçük yaşlarımdan beri inançla-gayretle çevreme aşılamaya çalışan bir yapıdayım.


ONUR AKIN:
Dünyada en çok ödül kazanan mimarısınız. Yıllık planlarınız içinde, kişisel veya ekip olarak bu yıl şu ödülü kazanmalıyım/kazanmalıyız şeklinde özel bir çalışmanız veya planlarınız oluyor mu?
Prof.Yük.Müh.Mimar Metin HEPGÜLER:
Prensip olarak yurtiçi ve özellikle yurtdışı (Batı Avrupa ve USA) çalışmalarında-yarışma davetlerinde veya açık konkurlarda tarafsız, bilgi ve mesleki tecrübesine güvenilir jürilerin olması, en önemli tercihimdir. Jüri ve seçim kurullarında olması gereken bu özellik maalesef kaybolmaktadır. Yukarıdaki inancımı teyit eden durumlarda, rakipler ne olursa olsun iştirak etmek ve kazanmak beyin arşivimize yerleşen ve bizi mesut eden en güzel mesleki hatıra olur.


ONUR AKIN:
Öğrencilik yıllarınızdan itibaren şu ana kadar tasarladığınız mimari projelerin yaklaşık 10 milyon m2’si Dünya’nın birçok yerinde inşa edilmiş durumda. Bu gerçekten çok büyük bir başarı ve bundan dolayı sizi kutluyor, başarılarınızın devamlı olmasını diliyoruz.
Metin Bey, sizin de bildiğiniz gibi küresel ısınma gibi son derece ciddi ve gerçek bir durumla karşı karşıya tüm canlılar. Dünya üzerinde yaklaşık 7 milyar insan yaşıyor ve doğal kaynaklarımızı hızla tüketiyoruz. Resmi verilere göre de yapı sektörünün bu doğal kaynak tüketiminin yüzde 50’sinden sorumlu olduğu bilinen gerçekler arasında yer alıyor. Özellikle son yıllarda eko dizayn, ekolojik yapılar, eko organik yapılar, sürdürülebilirlik v.b. isimler altında birçok mimari proje yapılıyor. Bu işi ciddi anlamda yapanlar ve hatta yaşam tarzı olarak benimsemiş olanların yanında; moda ve trend olarak görüp, rant sağlamak amacıyla reklam aracı olarak kullananların sayısı da bir hayli fazla. Sonuç olarak; Dünya’nın neresinde olursak olalım, yaptığımız birçok şey genel anlamıyla Dünya’mızı, Yuva’mızı ve dolayısıyla bizleri olumsuz anlamda etkiliyor. Kaldı ki yalnız değiliz, bizim dışımızda birçok canlı organizma var ve hepsinin yaşam döngüsü içerisinde gerçekliği bilimsel olarak kanıtlanmış, tüm canlıları etkileyebilecek hayati belli görevleri var. Her şey birbirine klişe bir deyimle zincirle bağlı ama bu zincir kopmaz bir zincir değil ne yazık ki…
Yanlış anlaşılmasın lütfen, teveccühünüze sığınarak sormak istiyorum. Az önce de belirttiğim üzere, tasarladığınız projelerin yaklaşık 10 milyon m2’si Dünya üzerinde birçok yerde uygulanmış durumda. Mimari diğer alanlarda olduğu gibi bu anlamda da dünyada öncül mimarlardan birisiniz, hatta en başta gelen isim size ait. Küresel ısınma gibi ciddi bir gerçekle yüz yüze iken, hatta kimi uzmanlara göre “Sonun Başlangıcı”, kimine göre ise başlangıç seviyesinden çok ileri bir düzeyde “Sona Yakın” sayılabilecek bir dönem içinde bulunuyoruz. Her yeni mimari uygulama gökyüzü ile toprak arasına bir perde daha çekiyor. Bu anlamda düşünüldüğünde geleceğe yönelik planlarınız var mı, bunları öğrenebilir miyiz? Yine bu gerçekler göz önünde bulundurularak yapı sektörüne ve yetişmekte olan mimarlara ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz? Uluslar arası literatüre geçen ve “Asrın Öncü Mimarisi” ünvanını alan Ekolojik Gökdelen Projesi hakkında da biraz bilgi verebilir misiniz?
Prof.Yük.Müh.Mimar Metin HEPGÜLER:
Globalisation ve nüfus artışının hemen her toplumu negatif etkilediğini ve matematik artışın getirmekte olduğu problemlerin, zaman kaybettikçe tashihi imkânını kalmadığını, şahsi görüşüm olarak tekrarlamaktayım. İklim değişimlerinin ve insan yaşam ve sıhhatinin değişimlerindeki negativilere, yine insanın yanlış hareket ve tatbikatlarının sebep olduğu kesindir ve ticari ve idari nedenler ile görülmek istenmeyen bir hakikattir. Bu hataların doğurduğu ve doğuracağı neticeleri, mimaride yeni conceptler ile önlemek imkânının kalmayacağını düşünüyorum. Kanaatimce nüfusun-eğitimin düzenlenmesi insan-tabiat entegrasyonunun ve balansının temini için en önemli şarttır. Bu gidişin neticelerini tahmin ettiğim için 1960’lardaki Kurtboğazı konkuru ile başladığım eko-organik şehircilik ve mimari çalışmaları bugüne dek sürdürmeye çalıştım.
Levent Ekolojik yüksek blok projesi, bu concepti baz alan bir çalışmadır. Geometrik olarak tertiplenmiş aks ve modüler sisteme, her yöne açılabilen fakat entimite ve doğa ile ilişkisi maksimum olan residencelar, plan ve katlarda ayrı açılımlar yaparak, iç bahçeler ve katlara özel sosyal alanlar yapılarak tertiplenmiştir. Alan toplamı değiştirilmeden iç mekânların istenildiği şekilde tanzimi conceptin özelliklerindendir. Açık-kapalı balkonların, 1.25 m kayar ( açılır-kapanır ) düzenlemeleri ve banyoların duş bölümlerini istenildiği zaman balkona sürülerek çıkarılabilmeleri, yaşayanların şehir merkezinin atmosferinden tatil ve dinlenme ihtiyacına çekebilen özelliklerdir. Alt yapı gökyüzüne koniksel açılan iç bahçeleri ile gerekli tüm sosyal mekânları ihtiva edecek şekilde kaskadlar ve organik göl ile tertiplenmiştir.


ONUR AKIN:
Uluslararası düzeyde çalışmaları olan bir mimarsınız ve deniz aşırı ülkelerde de mimarlık ofisleriniz bulunuyor. Bildiğiniz üzere son dönemlerde Türk mimarları, mühendisleri ve inşaat firmaları; Orta Asya, Kuzey Afrika, Arap Emirlikleri, Rusya ve Türk Cumhuriyetleri gibi yakın coğrafyalar üzerinde birçok projede yer alıyorlar ve tanınıyorlar. Sizin gözünüzle genel olarak; Avrupa, Asya, Afrika ve Amerika dörtgeni çerçevesinde, Türkiye’nin Asya ve Avrupa özellikleri taşıyan karma bir ülke olduğunu göz önünde bulundurarak, bu dörtgen çerçevedeki Türkiye’nin çıta özelliklerini ve diğer çıtalara olan etkilerini nasıl tanımlayabilirsiniz?
Prof.Yük.Müh.Mimar Metin HEPGÜLER:
Yukarıda belirttiğiniz gibi, Türk inşaat firmaları, mühendisleri ve mimarlarını son dönemlerde yakın coğrafyalarda özellikle Avrupa ve Amerika dışarısında kalan bölgelerdeki proje ve inşaatlarda yer almakta olduğu memnuniyet verici bir realitedir. Ancak Türkiye’nin çıta özellikleri olarak tanımladığınız hususta, belirttiğiniz yakın coğrafyaya ait çıta özellikleri ile; Avrupa-USA ile mukayese edilebilecek çıta özellikleri aralarında büyük farklar vardır ve kanaatimce bu farkların uzun süreçte kapanabilme olasılığı yoktur. Türk müteahhitleri ile Türk mimarlarının yakın coğrafyada, müşterek çalışmaları gibi aynı imkânların AB ve USA’ ya ulaşılabilmesi için mesleki seviyelerin mukayese edilebilecek seviyeye gelebilmesi şarttır.


Onur AKIN:
Bir söyleşinizde; Türk’lerin kıymetini, Batı’ya duyurmaya, kabul ettirmeye veya benimsetmeye çalıştığınızdan bahsetmişsiniz. Dünya üzerindeki her hangi bir yerde Türk olmak ya da Türk doğmak, diğer milletler tarafından oluşturulmuş bir sistemle otomatik olarak yaftalanmak anlamına geliyor. Ben buna kesinlikle katılmıyorum tabii ki ama şöyle de bir gerçek var; -yanlış anlaşılmasın ironik bir amacım bulunmuyor- çoğu Türk vatandaşımızın eğitim seviyesinin düşük olması ya da aile ve sosyal çevreden alınanların yetersiz olması, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunması gibi etkenler genel olarak ele alındığında Türkiye’nin ve Türklerin uluslararası platformlarda tanıtımlarının çok yanlış yapılmasına neden oluyor. Sonuç olarak genel bir önyargı oluşuyor insanlarda. Halbuki tarih boyunca, her alanda insanlık adına yarar sağlayacak bir çok şeye önayak olmuş bir milletiz ama sizin de söylediğiniz gibi önemimizi kimse bilmiyor…
Artık sibernasyon çağında yaşıyoruz ve internet gibi bir nimet var elimizin altında. Eskiden ülkemizin tanıtımında sadece belirli kurumlar ve kişiler söz sahibiyken; şimdi internet sayesinde, herkes herkese ve her şeye dilediği anda ulaşabilme, kendini tanıtabilme özgürlüğüne sahip. Bu sayede uluslararası platformlarda insanlar birbirleriyle iletişim kurduklarında kendilerinin yanında ülkelerini ve etnik özelliklerini de tanıtmış oluyorlar. Yani kısaca herkes kişisel marka olmak yönünde ilerliyor ve herkes aslında farkında olarak ya da olmadan büyük bir mesuliyet altında bulunuyor. Sizin en büyük uğraşlarınızdan biri olan Türk’lerin değerini diğer milletlere anlatmak çabası doğrultusunda, siz ve sizin gibi düşünen yeni önderler yaratmak için, genel olarak insanlara ama özellikle Türk’lere ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz?
Prof.Yük.Müh.Mimar Metin HEPGÜLER:
Özellikle mimarlık mesleği toplumun değer yargılarının yüksek seviyede olması ile bir diğer deyimle eğitim seviyeleri ile değerlendirilebilecek bir meslektir. Bu seviyelerin düşük olması halinde toplumun idarecilerine, yöneticilerine büyük görevler düşer, düşmektedir. Ancak kendi toplumunun değerlendiremediği meslek adamlarının, ileri seviyelerdeki toplumlarda kendilerini kanıtlayabilmeleri, zorluğun içerisinde problemlerin aşılabilmesini gerektirir. Batıda Türklüğün tanıtımı kişisel marka olmaktan daha zor bir tanıtımdır. Şöyle ki grup çalışmalarında isminizin önder olabilme şansı azdır, çünkü bakış açıları-bilindiği gibi değişmemektedir. Sizin Türk ve tek isim olarak hedefe hayatınızı vermeniz yaşadığım ve gördüğüm tek şarttır.


Onur AKIN:
Türkiye’nin ilk milletlerarası mimarlık ofisi olan MHM International’ı siz kurdunuz. Türkiye mimarlık tarihinde bu, çok önemli bir ilk. Bir çok mimar, eğitim hayatlarını tamamladıktan sonra kendi ofislerini açmak ister. Siz üniversite eğitiminiz devam ederken ilk ofisinizi kurmuşsunuz. Onlara gelecekte sizin gibi başarılı olabilmeleri için nasıl bir tavsiyede bulunabilirsiniz?
Prof.Yük.Müh.Mimar Metin HEPGÜLER:
Mesleğin seçiminde, yapı, karakter ve gayelerine uzun vadede uygun olacak, topluma hizmet gaye ve inançları değişmeden, karşılaşacakları zorluklara göğüs gerebilecek yapıda olmaları, en zor şartlarda dahi, herhangi bir destek aramadan yollarına devam edebilmeleri inandığım ve ilke edindiğim kurallardır.
Beyin arşivini zenginleştirmeleri, her mevzua çok geniş pespeftiften bakarak değerlendirmeleri, yaşam süreçlerini mimarlığa adamaları, tenkitlerden yılmadan, tebriklerden relax etmeden, kendilerine özel program ve gayelerinden ayrılmadan çalışmalarını tavsiye ediyorum.


Onur AKIN:
Çizim aşamasından, insanların kullanabileceği hale gelene kadar, “bu proje bitmez, bitse de kurtulsak, of aman çok sıkıcı” ya da “inanılmaz bir proje, harika oldu, daha güzel olması için üzerinde zevkle çalıştım” dediğiniz projeleriniz var mı?
Prof.Yük.Müh.Mimar Metin HEPGÜLER:
Çalıştığım her projenin eksik veya hatalarını hangi yaşam devrime ait olursa olsun öncelikle görüp kendimi tenkid ederim. Çoğu zaman biten ve mal sahibi veya işverenin zamansal ve istikbale dönük felsefi araştırmalarımı projelere yansıtmaya çalışırım. Bu nedenle ne bitse de kurtulsam, ne de harika bir proje olarak gördüğüm çalışmam olmamıştır, olmamaktadır.


Onur AKIN:
1981 yılında dönemin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından “Türkiye’nin Şeref Temsilcisi”, 1988’de ENR yayını tarafından “Uluslararası En Yüksek Performans Gösteren Üçüncü Mimarı” ve aynı yıl 158 proje arasından 44 birincilik alan “Dünya Rekortmeni Mimar”, 1990 yılında yine ENR yayını tarafından “Dünyanın En Yüksek Performans Gösteren 200 Mimarlık/Mühendislik Bürosu Arasından Birincilik”, 1996’da ABI-USA tarafından “Ömür Boyu Aza”, 2000 yılında yine ABI-USA tarafından “20.Yüzyıl’ı Çalışmaları İle Etkileyen 500 Liderden Biri”, 2001’de IBC tarafından “Avrupa’nın 500 Meslek Adamından Biri”, 2003 yılında yine IBC tarafından “Yılın En İyi Eğitimcisi” ,Rotary Ödülü, Yaşayan Efsane, Iconik mimari Cumhurbaşkanlığı George Washington Ödülü, 2010 T.C. Bayındırlık Bakanlığı Milletlerarası Üstün Mimar Ödülü gibi ünvanlara sahipsiniz. Her insan başarılı oldukça ya da insanlığı olumlu yönde etkileyen çalışmalara imza attıkça birçok şeyle ödüllendirilir. Bu ödüller birçok insanda pekiştirici bir etki yaratır ve başarıyı daha da artırır. Genel olarak kazandığınız ödülleri ve yaptığınız projeleri incelediğimizde bu sayfalara sığmayacak kadar fazla sayıda olduğunu görüyoruz. Bu gerçekten çok büyük bir başarı, bundan dolayı da sizi tekrardan kutlar, başarılarınızın devamlı olmasını dileriz.
Şu ana kadar yaptığınız tüm projelerde, kazandığınız bu ödüllerin-ünvanların sizin üzerinizde ciddi anlamda pekiştirici bir etkisi var mı? Kazandığınız bir ünvandan veya ödülden dolayı “bu/şu projeyi daha iyi yaptım/yapmalıyım” dediğiniz ve profesyonel meslek hayatınızda size dönüm noktası yaşatmış bir veya birkaç projeniz oldu mu?
Prof.Yük.Müh.Mimar Metin HEPGÜLER:
Mesleğe bakış açılarınız ve derinliği sonsuz suallerinizden dolayı sizi samimiyetle tebrik ederim. Yaptığım her projeyi, üzerinden çok zaman geçmiş olsa dahi, tekrar tekrar düşünür ve artı-eksilerini görerek kendimi genelde tenkid ederim. Çalışma süreçleri içerisinde beni bu artı ve eksilerinde etkilemiş olan sebepleri analiz ederim. Kazanmış olduğum ünvanların da, geçmiş olduğum-yaşadığım hayat ve çalışma temposu sonunda takdir edilerek alınmış olması, düşündüğüm zamanlarda gözlerimi yaşartır. Otuz yaşında ve 22 gün yalnız çalışarak kazandığım beynelmilel Opera Zürih projesi, yine 2 etapta 1 inci olan Vaduz-Lichtenstein tanzimi, SA Kral Sarayı, Arjantin multi-functionel complex ve SA-Riyadh Polis Eğitim Kompleksi 34 bina, meslekte dönüm noktalarındandır diyebilirim.


Onur AKIN:
Otoport AVM en yeni projelerinizden birisi. Aynı zamanda İstanbul ve uzun vadede Türkiye’deki diğer şehirler için kentsel dönüşüme öncü ve örnek olabilecek bir davranış sergiliyor. İş yerlerinin ortak alanlarda faaliyet göstermesi yeni bir şey değil. Geçmişten günümüze; karumlar, bedestenler, kervansaraylar, hanlar, pazarlar, pasajlar, iş merkezleri gibi yerlerde farklı alanlarda hizmet veren bir çok sektör karışık olarak yer alırdı ve bu kavramlar her zaman hayatımızın bir parçasıydı. Ancak şu anki durum biraz daha farklı görünüyor. İş yerleri yavaş yavaş kent dışına çekiliyor ve iş kolları gruplandırılarak ortak alanlarda toplanıyorlar(oto sanayi siteleri, matbaacılar sitesi, kuyumcukent, mobilyacılar sitesi vb.). Bu durum ticari açıdan düşünüldüğünde bir çok farklı markanın aynı alanda hizmet verecek olması, insanların seçim olanağını arttırdığından rekabeti de beraberinde getirerek grupsal ortak sektörü daha da büyüteceğe benziyor ve belki de yeni markaları, yeni ortaklıkları ve yeni dünya devlerini ortaya çıkararak ticarette farklı bir çığır açacak. Ancak bence şöyle bir olasılık daha var; bu tür ortak sektörel grup iş merkezleri, rekabet dengesini düzenleyebileceği ve dünya ticaretine canlılık getirebileceği gibi belki de dengeleri tamamen bozarak çok büyük bir dünya ekonomik krizine zemin hazırlıyor olabilir. Çünkü, sonuç olarak sadece kalburüstü tabir edilen firmaların yer alabileceği ve insanları oraya çekebilmek için sayısız alternatifin sunulduğu bu merkezler, aynı iş kolunda yer alan diğer ticarethanelerin sektör payını düşürecekler. Bu tür yerlerin bir çoğu kurumsal anlamda bir kimliğe de sahip olmadıklarından ekonomiye katkı sağlayamadıkları gibi ekonomiden pay da alamayacak duruma gelerek belki yavaş belki de çok hızlı bir şekilde silinip yok olacaklar.
Tabii ki bunlar sadece benim ürettiğim varsayımsal anekdotlar. Bu varsayım ve genel olarak bu tür yapılar hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Prof.Yük.Müh.Mimar Metin HEPGÜLER:
Toplumların yaşam standartlarında, eğitim düzeylerinde,sosyal münasebetlerinde, mesleki-ticari ilişkilerinde farklılıkların asgari düzeylerde olabilmesi özlem duyduğum ve toplumları muvazeneli yaşatabilecek esaslardır. Eğitim eksikliği değerlendirme yargılarını minimalize eder. Yaşadığımız süreçte makyajın mimariye, ticarete...vs. etkileri müşahede edilen hakikatlerdir. Rekabet dengeleri temini, bu farklılıkları anlayabilecek toplumlarda kendiliğinden oluşur. Misal olarak Kapalıçarşı’nın harmonize entegrasyonu ile günümüzde yapıla gelmekte olan AVM’lerinin mukayesesi, o tarihteki ve zamanımızdaki anlayış şeklini yansıtan realizasyonlar olarak görebilir ve neticeyi tahmin edebiliriz.



Onur AKIN:
Eskiden, ev kiralamak veya satın almak için mahalle mahalle gezilirmiş ve en fazla gazete ilanlarına bakılarak fikir sahibi olunurmuş…Tabii ki zamanla sektör farklı bir yön kazandı…Şimdi ise neredeyse eve bakmaya bile gitmeden televizyondan, internetten, dergilerden ve kataloglardan seçerek gözü kapalı tabirle ev satın alınabilecek durumlar yaşanıyor. Sektörün artan bir ivmeyle ilerlemesini ve insanların yapı sektörüne karşı bu denli güvenmesini sağlayan faktörler nedir sizce?
Prof.Yük.Müh.Mimar Metin HEPGÜLER:
a) Sektörün ilerlemesinde, nüfus kesafet ve artışının ve iş bulma ihtiyacı önde gelen göçlerin rolü olmaktadır.
b) Parasal gücü olanlar toptan daire alımları yapmakta ve kısa vadede kar alarak, satışa gitmektedirler.
c) Parasal gücü olmayıp, ihtiyacı olanların çoğu kredi kullanarak alım yapmaktadırlar. Bunlardan bir bölümünün krediyi ödeyemeyip, tekrar sattıkları bir hakikattir.
d) Ancak yüzde muayyen bir oranının, ihtiyacı olan meskeni düşünerek aldığı tecrübem ile yaşadığım hakikatlerdir. Benim şahsi görüşüm ise, bütün yukarıdaki şekillerin gelişim prensip ve şekli belli olmayan şehircilik karmaşasında memnuniyet verici yaşam gereksinmelerini getirmeyeceği yolundadır.


Onur AKIN:
İnsanlar uzun yıllar boyunca yaşamak istedikleri evleri seçerken en çok nelere dikkat etmelidirler? Mimari bir gözden biraz tüyo verebilir misiniz?
Prof.Yük.Müh.Mimar Metin HEPGÜLER:
Bugün için, özellikle memleketimizde insanların kendilerine mesken seçerken dikkat etmeleri gereken mevzuları düşünebilmeleri ve istikbalde olacak değişim ve gelişmeleri tayin edebilmelerinin zor olduğunu düşünüyorum. Nüfusun bölgesel oranlarını, nüfus artış akıntılarını, gelecekteki ekonomik grafikleri, toplumsal gelişim ve hareketlerini görebilmek imkânsızlaşmaktadır. Mezuniyetten bu yana 9 defa oturmayı planladığım ev-apartman yaptım, hiçbirinde oturamadım, sebepleri yukarıda izaha çalıştığım problemlerdir. Dikkat ederseniz, bugün mesken ihtiyacı olarak alanların yüzde doksanı, meskenlerini kısa zamanda satarak, başka bölgelere, şekillere veya şehir değişimlerine gidiyor. Sebep; yukarıda izaha çalıştığım ve yaşamı menfi etkileyen çözümü yapılması gereken hususlar.


Onur AKIN:
İnsanoğlunun geçmişten beridir genel gidişata bağlı olarak hayallerinde betimlediği geleceğin şehir kavramı; yüksek, parlak ve bir o kadar da karanlık gökdelenler arasında uçuşan araçlar, robotlar, yapılarda otomatik ve karmaşık kapılar, asansörler, merdivenler, ışıklar ve benzeri imgelerden oluşuyor. Ütopik gibi görünse de henüz yeni yeni uygulanmaya başlanan teknoloji ağırlıklı iş ve yaşam alanı projeleri, belki de ileride uygulamaya geçirilecek süper teknolojik kentlerin temellerini teşkil ediyor. Jacque Fresco’nun The Venus Project adlı çalışması buna en güzel örneklerden biri. Fresco, yaptığı tüm modellerde geleceğin nasıl olacağını bilemediğini ama bu modellerin tamamının geleceğe geçiş için kavramsal tasarımlar olduğunu ve gelecekte böyle olmalarının gerekmediğini, daha farklı ve yeni teknolojiler kullanılarak daha üst seviyede tasarımlar yapılabileceğini belirtiyor. Projede, kendi kendini onarabilen şekil hafızalı metallerden kendi kendini inşaa edebilen binalara kadar süper teknolojik öngörülerde bulunuluyor. Bu tarz yoğun teknoloji ağırlıklı futuristik mimari projeler hakkında neler düşünüyorsunuz? Her şey toz pembe ve ayaklar yere basmıyor mu, yoksa mantıklı ve fizibilitesi yüksek hayaller mi?
Prof.Yük.Müh.Mimar Metin HEPGÜLER:
Teknolojik araştırmalar, ticari ve maddi kazanç temini haricinde, insanlığa ayırımsız hizmet gayesi ile ve çok yönlü bilinçli olarak yapıldığı takdirde topluma muvazeneli olmak kaydı ile faydalar sağlayabilir. Ancak ana bilgi ve prensibinin canlı+tabiat+insan üçgeni içerisinde ve her birine eşit değerde düşünülerek, tatbik edilebilir olması şarttır.


Onur AKIN:
Hayatımızda bu kadar fazla teknolojinin olmasına gerek var mı?
Prof.Yük.Müh.Mimar Metin HEPGÜLER:
Kesinlikle hayır. Yaşamınıza bu denli teknoloji katmak, bugün tıpta, teknolojinin insana yakın entegre olduğu alet-apareylerde, ilaç-estetik sanayinde, meskenlerde-yaşam ortamlarımızda çok yönlü, (sıhhi-psikolojik) pek çok probleme sebep olmaktadır. Teknolojinin sebep olduğu problemleri, yine teknolojik çözümler ile çözmeye çalışmak, insanı tekno-robot durumuna sokmaktadır ve sonuçlarının müspet netice vermediği çoğu zaman malumlarımızdır.


Onur AKIN:
Tasarım, hayal gücüyle ve belli temel kriterlerle doğru orantılı bir süreçtir. Sizce hayal edilen, düşünülen, tasarlanan her proje hayata geçirilebilir mi?
Prof.Yük.Müh.Mimar Metin HEPGÜLER:
İnsan-canlı-cansız tabiat ilişkilerini, birbirlerine gerekli entegrasyon nedenlerini bilerek ve globalisationın menfi etkilerini en azından minimalize edebilecek niteliklerde conceptler düşünerek çalışmalar yapılabiliyorsa, kısa veya uzun vadede bu esastaki projeler realize edilebilir.


Onur AKIN:
Aşağıdaki sözcüklerin çağrıştırdıklarını birer kelime veya cümle ile nasıl ifade edersiniz?
Prof.Yük.Müh.Mimar Metin HEPGÜLER:
Türkiye: Dünyanın en renkli tablosu
Apartman: Mimari sefertası-Container
Yarışma: Bugün neticesi bilinen taktik-Mimarı kullanma taktiği
İstanbul: Karmaşa ve güzellikler diyarı
Küresel ısınma: İnsanlık hatasının-kendine zarar verecek en büyüğü
İsviçre: Tabiat harikası
İTÜ: Mesleğimizde ilk adım
Hilton: Meslekteki ilk adımım
Gökdelen: Göğü delen insan hatası
Alışveriş merkezi: Günümüzün show merkezi
Aile: Ailenin yapısının mürekkep faizi
Baba: Ailenin yapısının mürekkep faizi
Evlat: Ailenin yapısının mürekkep faizi
Torun: Ailenin yapısının mürekkep faizi
Mimar: Yaptığı zor anlaşılan-anlaşılmayan meslek adamı – Mekân sihirbazı

Onur AKIN:
Son olarak serbest kürsü isimli bir bölümümüz var. Serbest kürsüde istediğiniz her konu hakkında konuşabilirsiniz. Aklınıza ne gelirse, daha önce söylemek isteyip de söyleyemediğiniz veya fırsatınız olmayan, gündemden, her şeyden bahsedebilirsiniz, serbestsiniz.
Prof.Yük.Müh.Mimar Metin HEPGÜLER:
Tanrının yarattığı en mükemmel ve gelişmiş yaratık insanın, beyninin bugünkü tıbben belirlenmiş olan % 13’ler mertebesinde değil kıymetini bilerek ve Tanrıya şükrederek, daha yüksek oranlarda kullanmaya gayret etmesine duacıyım.

Onur AKIN:
Vaktinizi ayırdığınız için Üstün Ev Dergisi adına çok teşekkür eder, hayatınız boyunca kendinize ve insanlığa kattığınız değerlerden dolayı sizi kutlar ve başarılarınızın devamlı olmasını dileriz.


BU YAZI ÜSTÜN EV MİMARLIK DERGİSİ'NİN AĞUSTOS-KASIM 2010 14. SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR. İZİN ALINMADAN, KAYNAK GÖSTERİLMEDEN ve YAZAR İSMİ BELİRTİLMEDEN BAŞKA YERLERDE KULLANILAMAZ! Bilgi için www.ustunev.com.tr 02122556767

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MİMARİ YAPILARDA GÖRME ENGELLİLER İÇİN İÇ ve DIŞ MEKANDA YAPILAN DÜZENLEMELER

KAYKAY SPORUNUN TARİHÇESİ VE TÜRKİYE’DEKİ GELİŞİM SÜRECİ

SKATE İZMİR