Yapı sektörünün "yeşil zirvesi" EKODesign 2010, dünyaca ünlü yerli - yabancı konukları ağırladı…

Mustafa Onur AKIN
mustafaonurakin@gmail.com
onur@ustunev.com



Uzmanların, sivil toplum örgütlerinin ve sayısız aktivistin yıllardır üzerine bastırarak gündeme taşımaya çalıştıkları küresel ısınmanın gerçekliği ve buna bağlı olarak alınabilecek önlemler dizisi, bütün sektörlerde son zamanlarda yarı moda, yarı ciddi bir şekilde nihayet ele alınmaya başlandı. Sektörler arasında yapı sektörünün, Yerküre’ye olan etkisi tüm faktörlerin yarısı kadar. Yani dünyanın bu hale gelmesinden yüzde 50 oranla yapı sektörü sorumlu. İşte bu ciddi oran sebebiyle ve her geçen gün daha da kötü yönde değişen dünya, sektörün öncü ve ünlü isimlerini bir araya getirdi. Durumun ciddiyetinin farkında olan ve bu konuda Türkiye’de ciddi anlamda öncülük ederek herkesi aynı çatı altında buluşturarak bilinçlendirmeyi amaç edinmiş olanYapı Endüstri Merkezi (YEM), bu yıl üçüncü kez “Yapı Sektörünün Yeşil Zirvesi” olan “EkoDESIGN 2010 Konferansı”’nı İstanbul Fulya’da bulunan merkezinde gerçekleştirdi. Yoğun ilginin olduğu konferansın açılış konuşmasını YEM Yönetim Kurulu Başkanı Doğan Hasol yaptı. Hasol konuşmasında özellikle durumun ciddiyetinden bahsederek, EkoDESIGN Konferansı’nın önümüzdeki yıllarda da düzenli olarak yapılarak, çözüm yolları üretme konusunda öncü olmaya devam edeceklerinin altını çizdi. “Ekoloji çağımızın vazgeçilmezidir” diyen Hasol, konferanslarda YEM’e destek olan sponsorlara ayrı teşekkür ederek konuşmasını bitirdi.



Birleşmiş Milletler Çevre ve Sürdürülebilirlik Kalkınma Programı Başkanı Dr. Katalin Zaim’in yerine söz alan, Birleşmiş Milletler Çevre ve Sürdürülebilirlik Kalkınma Türkiye Programı Destek Sorumlusu Berkan Toros özellikle, ekonomik, sosyolojik ve politik nedenlerin sürdürülebilirlik üzerindeki etkilerinden bahsederek konuşmasına şu şekilde devam etti. “Eğer bir ülkenin suyunu içip havasını koklayamıyorsanız, o ülke gelişmiş bir ülkedir. Eğer suyunu için havasının koklayabiliyorsanız, o ülke gelişmemiş bir ülkedir” diyerek çevre ve küresel ekonomi arasındaki tezatı vurguladı. Kyoto’ya göre karbon kotasını tutturamayn ülkeler için, çözüm olarak başka bir ülkeye bu konuda paket hazırlayarak, bu paketin geliri ile ekolojiyi destekleyecek projeler üretmenin önemini vurgulayan Toros, özel sektörün ekonomideki yerinin büyüklüğünden bahsederek, özel sektörün bilinçli bir şekilde hareket etmesiyle büyük ölçüde çevresel etkinin minimum biçimde üretime ve tüketime entegre edilebileceğinin önemini vurgulayarak konuşmasını tamamladı.




Siemens Ev Aletleri Pazarlama Müdürü Ayşe Özkaya “İyi Fikirler, Büyük Tasarruflar” projesi ile Siemens ev aletlerinin ne kadar az su ve elektrik kullandıkları konusunda bilgiler verdi. Ayrıca bu yönde araştırmalarının devam ettiğinden bahseden Özkaya, Simens’in teknoloji, yenilik ve tasarım temelleri üzerine, çevreci bir yaklaşım benimseyerek kurulduğunun altını çizdi. “Devrim Yerine Evrim” felsefesini kullandıklarını belirten Özkaya, Siemens ürünlerinin ambalajlarına kadar yüzde 100’ünün geri dönüşümlü olduğundan ve 1967 yılından bu yana geliştirdikleri ürünlerde, su ve elektrik tüketimini minimumda tutmaya çalıştıklarından bahsetti.




“Yakından bakınca bazı şeyleri göremiyoruz. 1960’dan beri dünyaya uzaydan bakabiliyoruz ve uzaydan baktığımızda asıl gerçeği görebiliyoruz. Bazı şeyleri görebilmek için belli uzaklıklardan bakmak gerekir.” Sözleriyle konuşmasına başlayan Tasarım Araştırmaları Profesörü Michael Hensel, “Sürdürülebilirlik” kavramının oldukça karmaşık olduğunu vurguladı. Sürdürülebilirliğin yalnızca orta ve üst sınıf insanlar için değil herkes için olduğuna dikkat çeken Hensel, olaya bir noktadan bakmak yerine her şeyi bütünsel olarak ele almak gerektiğinden bahsetti. Tasarımlarında sıklıkla doğadan ilham aldığını ve aranılan şeylerin aslında doğada olduğunu belirterek, özellikle havalandırma, ısıtma, aydınlatma ve paravan özelliğini aynı anda kullanabilmek için Osmanlı ve Türk Mimarisi’nden esinlendiğini vurgulayarak, “onlar o zaman bazı şeyleri biliyormuş, bizim de öğrenmemiz lazım” diyen Hensel, konuşmasını Hasan Fatih’in bir sözüyle noktaladı.




Eczacıbaşı Yapı Gereçleri Müdürü Elif Padar, konferansta Vitra Artema adına söz aldı. “Suyu Yönetmek” adlı konuşmasında, Vitra ve Artema ürünlerinin suyu ne kadar verimli kullandığından, doğal kaynakları doğru kullanmak gerektiğini ve buna Eczabaşı olarak verdikleri destekten söz etti. Dünya nüfsununun yüzde 20’sinin doğal kaynakların yüzde 80’ini kullandığı gerçeğini vurgulayan Padar, aynı zamanda dünya üzerindeki suların da yalnızca yünbinde 7’sinin içme suyu olduğuna dikkat çekti. Tasarımın, kaynakları koruma sorumluluğu olduğundan bahseden Padar; “Çalmadım, Öldürmedim, Suları Kirletmedim” Eski Mısır sözü ile konuşmasını bitirdi.



BASF MASDAR Proje Müdürü ve İnşaat Mühendisi Horst Fabian, “küresel sorunlara yanıt arıyoruz” diyerek konuşmasına başladı. BASF’ın dünya üzerinde neler yaptığından, tesislerinin çevreye ne kadar duyarlı olduğundan ve yapı kimyasalları alanında lider olduklarından söz eden Fabian BASF’ın sürdürülebilir yenilikçi ürünlerini de tanıttı. Konuşması sırasında sürdürülebilirlik adına, en iyi ve en yüksek öncelikli eko verimli inşaatlar yaptıklarından bahsederek MASDAR CITY projesini de tanıttı. Gelecekteki trendler arasında OLED ışıkların ve çok işlevli inşaat malzemelerinin sıklıkla kullanılacağından bahsederek konuşmasını noktaladı.




Yapı Endüstri Merkezi Genel Müdür Yardımcısı Barış Onay’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen “Yatırım ve Geliştirme Açısından Yeşil Binalar” oturumunda; Redevco Ticari Departman Müdürü İlker Aydın, Altensis Kurucu Ortağı-Yeşil Bina Danışmanı-LEED AP- BREEAM Denetçisi Berkay Somalı ve Varyap CEO’su Erdinç Varlıbaş “yeşil binalar ve Türkiye’de bu yönde yapılan projeler”’i değerlendirdiler.



Oturumda ilk olarak Redevco Ticari Departman Müdürü İlker Aydın söz aldı ve Türkiye’nin BREEAM Sertifikalı ilk yeşil alışveriş merkezleri olan Erzurum Alışveriş Merkezi ve Ankara Gordion Alışveriş Merkezi özellikleri hakkında bilgiler verdi. İkinci konuşmacı ise Varyap CEO’su Erdinç Varlıbaş’tı. Varlıbaş, LEED Sertifikası’na sahip Meridian Projesi hakkında konuştu. Yeşil binaların artık bir ihtiyaç olduğunu vurgulayan Erdinç Varlıbaş “biz bu işi gerçekten sevdik ve bundan sonraki tüm uygulamalarımızda bu yönde hareket edeceğiz” diyerek konuşmasını tamamladı. Oturumun üçüncü ve son konuşmacısı Altensis Kurucu Ortağı ve LEED, BREEAM Denetçisi Berkay Somalı, yeşil bina çözümünde kısa vedeli dönüşümlerin Türkiye’de henüz mümkün olmadığını belirterek, yeni yapılacak uygulamarla birlikte aslında var olan diğer binalarda da dönüşümün şart olduğunun anahtar nokta olduğundan söz etti. Somalı, yeşil bina maliyetlerinin projeden projeye değişiklik gösterebileceğini ve bunun yatırımcıların amaç ve isteklerine göre değişebileceğini belirterek konuşmasını bitirdi.



Mimar Peter Clegg, “İklim Değişikliği ile Yüzleşmek için Yaratıcılık ve İşbirliği” üzerine konuştu. Özellikle karbon ayak izi üzerine konuşan Clegg, dünya üzerinde her ülkenin eşit miktarda salınım yapmadığına dikkat çekti. Türkiye’nin de 5 yıl önceki salınımı ile şimdiki salınımı arasında yüzde 30 oranında bir büyüme olduğunu vurguladı.




AVCIARCHITECTS Kurucu Ortağı Mimar Selçuk Avcı “Değişim Zamanı: Eko-Duyarlı Tasarım” adlı konuşmasına, Mimar ve mühendislerin bir arada çalışmaları gerektiğini ve bunun çevre açısından önemli olduğunu belirterek konuşmasına başladı. Avcı, Clegg gibi kendisinin de karbon ayak izleri üzerinde çalışmaları olduğunu belirtti. Türkiye’deki mimarların tasarım yeteneklerinden bahsederek, çok azının bütünsel tasarımlar çıkarabildiklerinden bahsetti. Mimarların her şeyi tasarlamak istediklerinden ancak, içinde bulunduğumz dönemde öğrenilecek çok fazla şeyin olduğundan ve bu yeni şeylerin hepsine tek başına yetişilemeyeceğinden dolayı mutlaka ama mutlaka işbirliği yapılması gerektiğini vurgulayarak konuşmasını tamamladı.




“Duyusal Kent” başlıklı konuşmada Architects Kurucu Ortağı Jacques Ferrier söz aldı. Konuşmasına sürdürülebilir mimarinin olmadığından bahsederek başlayan Ferrier, aslında sürdürülebilirliğin “mimari ve teknik arasındaki işbirliği” olduğunu belirtti. Yapılarında bu işbirliğini sıklıkla kullandığının altını çizerek, özellikle deniz ve su kenarına konuclandırılmış fabrika ve üretim tesisleri gibi yerleri yaşam alanları ile birleştirmek gerektiğinden söz ederek, bu konuda yaptığı çalışmaları sunumları üzerinden anlattı.



Mimar And Akman, “Yerine Ait Ekolojik Yapılar” adlı konuşmasında özellikle yapının yapılacağı bölgedeki doğa koşulları ve malzemelerin nasıl kulanılması gerektiğini belirtti. Anıtsal olmayan yapılarında genellikle toprak yani (kerpiç) ve ahşap kullanan Akman, yapının bulunduğu yerdeki toprakla ve malzemeyle yapılabilmesi ve yıkıldığında da tekrar aynı yere gömülebilmesi ile doğal ve ekolojik olması özelliğini vurguladı.



Klaus Bode, “Mimarlık ve Mühendisliğin İşbirliği” adlı konuşmasına sürdürülebilirlikte çevre tasarımının da önemli olduğundan ve mimarların ve mühendislerin birlikte çalışması gerektiğinin öneminden söz ederek başladı. Yeni bir çağa girdiğimizi vurgulayarak ciddi anlamda mimar ve mühendislerin tutumları sonucunda çözüme ulaşılabileceğini vurgulayan Bode, proje sunumlarını tanıtarak konuşmasını bitirdi.



Bu yazı, Üstün Ev Mimari Proje Katalog Dergisi için hazırlanmıştır. İzin alınmadan ve dergi-yazar ismi belirtilmeden farkıl yerlerde kullanılamaz. Bu yazı Üstün Ev Dergisi'nin 13. Sayısında yayınlanmıştır. www.ustunev.com.tr

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MİMARİ YAPILARDA GÖRME ENGELLİLER İÇİN İÇ ve DIŞ MEKANDA YAPILAN DÜZENLEMELER

KAYKAY SPORUNUN TARİHÇESİ VE TÜRKİYE’DEKİ GELİŞİM SÜRECİ

SKATE İZMİR